16 Şubat 2015 Pazartesi

ÖMER SEYFETTİN(1884-1920) HAYAT HİKAYESİ

 
ÖMER SEYFETTİN(1884-1920)
            Türk hikâyeciliğinin en önemli ismi olan, Türk kısa hikâyeciliğinin ve modern Türk hikâyeciliğinin kurucusu sayılan Ömer Seyfettin Gönen’de 1884 yılında dünyaya geldi. Ömer Seyfettin’in babası Binbaşı Ömer Şevki Bey, annesi kaymakam Mehmet Bey’in kızı Fatma Hanımdır. Ömer Seyfettin, dört yaşında okula gitti. Ömer Seyfettin, buradaki okul yıllarını “And”  hikâyesinde anlatmaktadır. Ömer Seyfettin, Gönen’den sonra Ayancık’ta eğitim hayatına devam etti. Ayancık’ta gördüğü eğitim yıllarını “Falaka” hikâyesinde anlatır. Ayancık’tan sonra annesiyle birlikte İstanbul’a geldi. İstanbul’da Yusuf Paşa’da Mekteb-i Osmanî’ye gitti. Daha sonra Eyüp’teki Baytar Rüştiyesine devam etti. Bu okulu bitirdikten sonra babası asker olduğundan Kuleli Askerî İdadîsi’ne devam etti. Buradan sonra Edirne Askerî İdadîsi’ne gitti ve buradan mezun oldu.
            Ömer Seyfettin, Askerî İdadîden mezun olduktan sonra orduda çeşitli illerde ordu bünyesinde değişik görevlerde bulundu. Subay olarak görev yaptığı illerde Balkan milletlerinin Osmanlıdan ayrılıp bağımsızlık ilan etme girişimlerini yakından görmüş ve bu girişimler onda millî bir şuur meydana getirmiştir. Ömer Seyfettin’in milliyetçiliğinde bu durum yadsınamaz.
            1911 yılında Genç Kalemler dergisinde  “Yeni Lisan” makalesini kaleme alır. Bu makalede Türk dili ve edebiyatı hakkındaki görüşlerini ortaya koyar ve bu görüşler bir nevi “Milli Edebiyat”ın manifestosu hükmündedir. Bu dergiyle birlikte edebiyatımızda “Milli Edebiyat” dediğimiz dönem başlar. Bu dönemde Ömer Seyfettin’in yeri ve önemi büyüktür. Bir ara Genç Kalemler dergisinden ayrılıp “Balkan Savaşları”na katılmıştır. Kamanova’da Sırplarla yapılan savaşa katılır. Yanya’da Yunanlılara karşı savaşırken Yunanlılara esir düşer ve Yunanistan’da bir yıl esaret hayatı sürmüştür. Bu yıllarda bile hikâye yazmaya devam etmiştir.
            “Balkan Savaşları”ndan sonra Türk Sözü dergisinin başyazarlığını yaptı. Aynı zamanda Kabataş Sultanîsi ve İstanbul Erkek Muallim Mektebinde edebiyat öğretmeni olarak görev yaptı.
            Ömer Seyfettin, 6 Mart 1920’de daha 36 yaşındayken dünyaya veda etti. Naaşı önce Kadıköy mezarlığına, daha sonra Zincirlikuyu Asrî mezarlığına nakledildi.
            Ömer Seyfettin, hikâyelerinin büyük bir kısmında Türk kahramanlığını ve üstün özelliklerini ele almıştır. Bazı hikâyelerinde çocukluk hatıralarına yer vermiştir. Ömer Seyfettin, hikâyelerinde ve diğer eserlerinde pragmatist bir yaklaşım içerisindedir. Dönemin şartlarından dolayı o, hikâyeleri aracılığıyla, Türk gençliğinin milli hislerini ve milli gururunu canlı tutmak istemiştir.  Bazı hikâyelerinde sosyal hayatın aksayan taraflarını eleştirmiştir. Bu hikâyelerinde Ömer Seyfettin’in eleştirel yönünü görmekteyiz. Yine bu hikâyelerinde bir yazar olarak topluma ayna vazifesini ifa etmektedir. O, hikâyelerinde halka hitap eder, hikâyelerinde kullandığı dil, sanat ve düşünce dünyasına uygun bir dildir. Genç Kalemler dergisinde “Yeni Lisan” makalesinde anlattığı ve “Milli Edebiyat”ın savunduğu dili bizzat hikâyelerine tatbik etmiştir.
            Hikâyelerinde sanat ve düşünce dünyasına uygun olarak mecazsız, süssüz, doğrudan anlatmak istediği konuyu ifade etmeye muktedir bir dil seçmiştir. Onun hikâyeleri bundan ötürü halk tarafından çok beğenilmekte ve yüz yıldır belleklerden silinmemektedir. O, halk kültürüne, örf, adet ve geleneklerine büyük önem vermiş ve bu malzemeyi eserlerinde ustaca işlemiştir.
            Ömer Seyfettin’in hikâyelerinden başka; şiir, roman, tiyatro, makale de yazmıştır. Ne var ki onun hikâyeciliği diğer bütün edebi türlerdeki çalışmalarını gölgelemiş ve Ömer Seyfettin usta bir hikâyeci olarak edebiyat tarihindeki yerini almıştır. Ömer Seyfettin, makale ve hikâyelerini Türk Sözü, Büyük Mecmua, Diken Dergisi, Vakit Gazetesi, Zaman gibi gazete ve dergilerde yayımlamıştır. Ömer Seyfettin edebiyat dünyasına birçok yazar gibi gençken şiir ile adım atmış. İlk şiirini İstanbul’da Mecmua-yı Edebiyye dergisinde yayımlamıştır. Ömer Seyfettin, şiirde çeşitli aşamalar geçirse de nihayetinde şiir olarak milli ve didaktik manzumeler yazma yolunu tercih etmiştir.

Kısacık hayatına sığdırdığı birçok kısa hikâyeleriyle Türk edebiyatında mümtaz bir şahsiyet olarak anılacaktır.

Abdurahman AKDÜZEN,   Osman KUFACI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder